Hiç zaman makinesi istediniz mi demicem,herkes ister çünkü. Şöyle en sevdiğimiz, en mutlu olduğumuz yere gidip orda kalmayı...
Zaman makinesi bazı günlerde hele çok lazım oluyor. Mesela bugün olsaydı, bugünü yaşanmamış yapardım. Atlamak isterdim tarihte bugünü.
Siz hiç kendinizi çok değersiz hissettiniz mi ? Ama çok! Bayaaa değersiz yani.
Ben hissediyorum. Hele buara bayaa hissediyorum. Fikirlerimiz önemsemediğini zaman degersizligin dibinde oluyoruz.
Zaman makinem olsa 9-10 yaşlarıma dönmek isterdim. En rahat yaşlarım, en mutlu...
Şükür bugünümüze tabi o ayrı!
Ben sadece su değersiz hissettirilerek geçen günlerime üzülüyorum.
İnsanlara değer vermek, dinlemek demek, söz hakkı tanımak demek, onemsemek demek.
Kimse onemsenmedigi yerde mutlu hissetmezki.
Ah zaman makinesi... Olsaydın ne güzel olurdu.
Ya da ışınlanabilsek mesela ?
Şuan mutsuz muyum ? Hop kacabilsem...
Ama maalesef...
Çok yazıyorum buara yine... Gerçi hep çok yazıyorum. İnsan konuştuklarının anlaşılmadığını farkedince kendisiyle konuşmaya başlıyor. Kendisine anlatıyor, kendisiyle dertleşiyor... Ya da ben öyle yapıyorum!
En sevdiğim yer, Didim. Didimdeyken hem yazar hem konuşurdum kendimle. Giderdim sahile, anlatırdım ne olduysa, neye neden üzüldüysem...
Belki geçmezdi ama rahatlardım. Ama artık Ankara'dayım ve stres atacak bir yer olmayınca daha çok yazmaya başladım. Hoş, yazarken bile çekiniyorum.
Buara ne kadar çok konuşsam geçmeyen duygular var içimde. Kırıldıkça kırılıyorum. Zamanla geçmiyor sızıları. İçine at at at, belli etme derken en olmadık yerde en olmadık kişilere patlayabiliyorsun mesela...
Gerçi ben uzun süredir boyleyim. Önceden böyle değildi tabi. Yine duygusaldım ama bu kadar hüzün yuklenmezdi kalbime. Uzun süredir öyle değil... Uzun süredir sadece kendimi dinlemekten kaçıyorum. Çünkü daha alınganım, daha sinirli, daha tahammülsüz ama daha umursamaz.
İyi yanları da var hüzünlerin.. Umursamamayı öğreniyor insan zamanla. "Amaaan" diyorsunuz, "herkes içinden geleni yapsın."
Bazen bazı şeyleri çok da umursamamak lazım aslında...
Uyumadan önceki dipnotumuz, değer vermek. En önemlisi de kendimize değer vermek!
Önce kendimizi sevelim ki başkalarını da sevebilelim. Kendimizi sevmeden başkalarını sevmeyi başaramayız bence.
Hoş, bu devirde az insan sevmek lazım. Malum -az insan çok huzur-.
Az beklenti çok mutluluk. Zaten kişiler sizi kendi düşüncelerine göre yargılayacağı için yaptıklarınız önce sizin için önemli. Önce siz önem'lisiniz. Bencillik seviyesinde değil tabiki. Tamamen değer vermekten bahsediyorum.
Bugün pek uyumalı bir gün olmadı bana anlaşılan :) Ne çok yazasım varmış :)
Ama içime at at at her gün midem ağrıyor, her gün migrenim tutuyor, bu da can canım!
Neyse... Ne diyorduk ?! Empatiiii.
Empati çok önemli bir şey. Varlığından haberdar olmayanlara selam olsun!
İnsanların birbirini anlayabilmesi ve birbirine anlayış gösterebilmesi için önce empati nedir ? Onu bilmeleri lazım. Karşınızdakinin yerine kendini koyabilme -sanatı-
Evet resmen sanat!
Çünkü bunu başardık mı, çoğu sorun kalkıyor. Karşınızdakine hak vermiyorsanız ona göre tepki alıyorsunuz, hak veriyorsanız da ona göre dikkat ediyorsunuz. Her iki seçenekte de saygısızlık olmamış oluyor, dedikodu olmamış oluyor, sağlam adım atılıyor sağlam!
Bi durun da iki sn nefes alıp düşünün, "neden bana bunu dedi ? Ben olsam ne yapardım?" sadece iki saniye!
Empati diye bir şey var. İnsanları birbirini anlamaya teşvik eden bir şey. Kim neyi neden yapıyor ? Belki sen daha fenasını yapacaktın ? Celallenme de bi düşün.
Empati önemli!
Sabah oldu, uyku tutmadı, dedim yazıyım. En güzel rahatlama biçimi , yazmak.
En güzel hediye de içtenlik! Ah ne çok severim şu sözü:
"Herkes kalbinin ekmeğini yer".
Üzmeyin, incitmeyin arkadaşlar... Kalp önemli... Kırılmasın, sonrası geçmiyor. Samimi olan samimiyet görür. Zor bu devirde samimiligi yakalamak. Yok içten'lik, kalp güzel olsun kalp.
İçin rahat'sa gerisi mühim değil, ama değilse uyku'suz gecelerin vay haline.
Ah biz insanlar...
Çok kırıyoruz çok... Zaman o kadar değerliyken, kırarak geçiriyoruz... Sev'sek, sev'ilsek ?! Daha güzel olmaz mi?
Zaman önemli zaman, bir dakikanın gerisi yok. Bir dakikanın dönüş'ü yok.
Ah biz insanlar, samimiyeti kaybediyoruz.
Kalp önemli kalp.
İçten bir kalp değerli...
Gezelim Görelim de bu hafta, Dikmen Vadisi :)
Sincandan dikmen vadisine uzanan bir otobuslerde sürünme hikayesi :)
Haftada bir gün iznim var ve bu hafta iznim otobuslerde geçti desem abartmış olmam. Neyse vadi demiştik. Ne güzel bir yer!
Suyu seven bir insan olarak Ankara'da favori yerlerim parklar zaten.
Görülmedik park kalmasın! :) parola bu!
Gel gelelim sincan-dikmen 2.5 saat yol sürdü, 3 otobüs değiştirdik. Park o kadar büyük ki, gezelim derken orda da bayaa yuruduk.
Ama şu manzaraya değer mi, değer!
Tam foto çekinmelik yer. Yakınlardaysanız dış çekim bile güzel olabilir.
Köprüler, banklar, sempatik ortam kesinlikle kullanılabilir. Şahsi fikrim gidip gorulmeli. Akşam kesinlikle daha güzeldir fırsatı olanlar uğrasın derim.
Tebessüm...
Herkese yakışan nadir şeylerden sanırım.
Her kıyafet herkese olmaz, her söz her kişiye gitmez, her renk her ten'e uymaz ama tebessüm herkese çok yakışır.
Kimsede eğreti durmaz mesela. İçten olduğunda tabii.
İçten gülüşler bulaşıcıdır üstelik! En güzel bulaşıcı şeylerden de aynı zamanda yani :)
Sen gülüyosun herkes gülüyor,ne harika bir duygu!
Gülmeyi hep sevmişimdir bu yüzden, sırf yanındakilere bulaştığı için.
Bir de güldükçe kendini iyi hissettiren bir özelliği de var extra! Mutsuzsunuz ama zorla tebbesum etmeniz gereken bir ortamdasınız, tebbesumun pozitifliği içinize işliyor.
Gülelim...hep beraber gülelim...
Hem zayıflamaya bile yardımcı kahkaha!
Ne kadar faydalı bir eylem!
Surat asıp başta kendimizi olmak üzere herkesi huzursuz etmektense gülelim! Bulaştıralım!
Tebessümün sihrinden hep beraber faydalanalım.
Bilinen bir sihir var, o da tebessümün sihri!
Yoksa siz hala asık suratlı mısınız ? :)
Bazen laf söylemek beni deşarj ediyorr...
Ama haklı konuşuyorum.
Hoş, bazen alınsın diye yazdıklarım alınmıyor, diğerleri alınıyor ama olsun. Olur o kadar :)
Mesela en sevdiğim yazılardandır bu yazı.
Gördüm çünkü!
Kim neymiş, kimmiş, ne kadarmış gördüm.
İnsanları zor zamanlarınızda daha net tanırız. Daha seffaflaşır kimin ne olduğu! Ben mesela, herkese elimde olmadan güvenen ben, artık kimseye güven(e)miyorum. İster istemez şüpheci yaklaşıyorum cevremdekilere. Ne kadar üzücü...
Ama öyle olması lazım... Güvenmemek lazım. İnsan, kendisine bir şeyler saklanmalı... Kimseye tam anlamıyla inanmamalı...
Biri sana bir iyilik yapıyorsa maalesef vardır bir beklentisi.
Beklentisiz iyilik yok bu devirde. Yok yani!
Kalmamış...
Veee karar verdim sonunda :)
Evde yapılacak küçük nişan için hediyelik araştırırken baktım adet fiyatları çok pahalı ve toplu alımlarda indirim yok.
Bende malzeme fiyatlarını araştırdım. En iyisi el emeği, göz nuru diye düşünüyorum.
Tabi eğer fırsat bulup yapabilirsem, kararım değişmezse... Model de kararlı gibiyim :) Niyetim, orijinal olsun, bizim olsun! Klasik şeyler istemiyorum ama kısmet :) Sonuçta evet kimse artık böyle şeylere değer vermiyor ama biz kendimizi önemseyelim, görenler bizim zevkimiz olduğunu anlasın istiyorum.
Önemli olan da bu değil mi ? Sizin en özel günlerinizden birinde yapılan her şey sizi yansıtmamalı mı ?
Misafirleriniz sizin zevkinizi görse daha şık olmaz mı?
Bence olur :)
Bence olmuş olsun diye değil de güzel olsun diye emek verilmeli :)
Deyip deyip de ugraşmıyormuşum :)
Konya...
Öğrenci şehri, kültür şehri, tarih şehri...
Güzel Konya!
Okumak için giderken evime uzak olduğu için ve denizsiz olduğu için üzülerek gidip de orayı çok sevip yine üzülerek ayrıldığım şehir; Konya!
Evet deniz yok, evet büyük şehir evet yaşamak zor ama güzel Konya.
Bir kere öğrenci kısmı ayrı, merkezi ayrı.
Boşuna söylenmedi o 'Gez dünyayı gör Konya'yı' sözü!
İlk günlerimde zorlansam da öyle bir alışmışım ki mezun olduktan sonra özlemeye başladım. Ve 4 yılımı geçirdiğim şehri de yazmasam ayıp olurdu.
Yazacağım... Detaylı yazacağım...
Konya'da 29 Ekim!
Mevlana şehri güzel Konya'yı detayla kendi gözümden yazmaya çalışacağım ilerki günlerde...
Bugün ne yaptım ile başlayacak olursak konuya, bir şey yapamadım. Peki neden ?
Küçüklüğümden beri demir depolarım boş benim. Küçükken gizli gizli toprak yermişim zaten :) Sonra ne zaman kan tahlili yaptırdıysam demir depolarımın boş olduğu söylendi. Ömür boyu kullanılması gereken bir ilaç verildi falan filan. Tabi ki ben de bir ilacı sürekli kullanamayanlardanım! Ama sürekli kendimi yorgun hissediyorum. Hatta son iki hafta da iki defa bayılma noktasına geldim.
Bugün de o kadar halsizdim ki, mesaiyi saate bakarak tamamladım. Kolunu kaldıracak halinin olmaması ne kötü bir duygu!
İçimden oynamak gelirken, hareket etmekte zorlanmak!
İşte demir eksikliği budur!
Aslında bendeki demir eksikliği de değil. Demir var, depo boş! Dolayısı ile kandan almaya başlayınca halsizlik yaşıyorum.
İnsanın bütün gününü, günlerini ertelemesine sebep olan bir şey.
İlaç kullanmaktansa faydalı yiyecekler tüketme taraftarıyım. O yüzden araştırmaya başladım. Yeşil yapraklı sebzeler ön planda. Hiç de dikkat edemem böyle şeylere :)
Ama sağlık önemli. Her şeyin başı sağlık! bize verilen vücuda iyi bakmak bizim görevimiz. Kendimizi ihmal ettikçe yaşam kalitemiz de düşüyor.
Bende bu yüzden demir depolayıcı yiyecek arayışındayım :)
Sonunda bittiiiii :)
Biraz uzun sürdü okumam, sadece yolculuklarda okuduğum için olsa gerek.
Peki 'uzatma lafı nasıldı?" derseniz, on uzerinden yedi.
Aslında kitabım hediye olduğu için bence harikaydı :) Ama eğer objektif değerlendirmek gerekirse aman aman bir kitap değildi.
Gerçi ilk kitabı da bir solukta bitirdim diyemem, bu kitap da öyle bir solukluk değildi. Ha kötü mü ? Hayır. Yer yer harikaydı, yer yer durağan. Sonuçta yine açık uçlu bitirildiği için bitmemiş gibi geldi bana.
Bazı bölümlerde ara vermek zor geldi, bazı yerlerde uzatılmış cümleler vardı. Ama ortalama olarak güzel bir kitap, okunmalı derim.
Sevmeden, gülmeden bitmesin gün...
Sevgi paylaşmak için var, kullan!
Yoldan geçen kopegi sev, parki temizleyen amcaya gül. Gülmek bulaşıcıdır, bulaştır!
Öfkeyi kusacağına, gulumse herkese. Ben mesela bugün en sevdiğim vazomu sevdim.
Yanındaki tavşanımı sevdim!
Sevmeden biter mi gün ?!
Hele gülmeden ?!
Bitmesin...
Evett gelelim günün sonuna; nişanlı kız yemeği nedir ?
Yapılası bir etkinlik arkadaşlar, denedim gördüm onayladım sizler için :)
En sevdikleriniz ise söz konusu hem de. Yemeğinizi hazırlar, güler, eğlenir hatta coşarsınız. Düğün sohbetleri, planları, gerekli dozda da dedikodu time tabisi!
Çok beğendimm şahsen ben. "Bütün kızlar toplandık" günlerine yeni bir nefes. Daha doğrusu var olan ama benim yeni öğrendiğim bir şey. Bazı gelenekler devam ettirilmeli bence. Unutmamalı, unutturulmamalı...
Günün sonunda elinize kalan güzel fotoğraflar, güzel anılar kalıyorsa eğer sizden mutlusu olmaz.
Benden söylemesi :)
İnsan özel sektörde çalışıp haftada bir gün evde olunca evden çıkmak istemiyor değil mi? Ya da ben istemiyorum. Gezmeye falan isterim o ayrı ama şöyle çıkıp da fatura odemeyi hatta alışveriş yapmayı bile istemem.
Zaten her gün dışardayım işe giderken bisuru bisuru şey hallediyorum, bir de izin günü işi çıkmasın :)
Mesela bugün izinliyim ama bugün ayrı. Kuzenime 'nişanlı kız yemeği' vercez :)
Ne olduğunu inanın ben de bilmiyorum :) Annem istedi, öyle olurmuş. Nişanlı kızı akrabaları, komşuları yemeğe alırmış. Bize hava hoş, buluşmaya bahane arıyoruz zaten :)
Ama nişanlı kız yemeği nedir ? Yesin de evlensin, sonra orda bu kıza hiç mi yemek vermediniz demesinler mi :) yok yaaa o değildir herhalde :) Bana da abartmaya malzeme vermeyin, şimdi iki gün buna gulerim ben :) Neyse bence güzel bir şey.
O zaman hazırlanmak lazi
Ne çok ihtiyacımız var 'dinlenmeye'
Ne çok ihtiyacımız var 'dinlemeye'
Aslında iletişim aç'lığımız var gittikçe artan.
Artık dinlemiyoruz, okuyoruz. dinlenmiyoruz, okunuyoruz. Çağ iletişim çağı! İyi güzel ama bir yere kadar güzel. Burası iyi mesela inecek var!
Bazen durup, inmek ve dinlenmek gerekir. Gerekmez mi ?! Mesela arkadaşlarımızla yorumlaşmak, like'laşmak yerıne yüz yüze-face to face konuşsak, mimiklerinden anlasak, sesini duysak ? Ama yoook yoruluruz!
Alışveriş de sitelerle, sohbet de, kitap okuma bile böyle. Maddeleştik, bizden sonrakileri düşünemiyorum! Çılgınlar gibi sosyal medya!
Aslında ben interneti çok sevenlerdenimm!
Ama kullanmayı bildikten sonra seviyorum. Tabiki bankada sıra beklemek yerine internetten halledeceğim; tabiki arkadaşımın paylaşımlarını takip edeceğim, ucuz ve güzel bulduğum elbisemi kapıma getirteceğim hele bir de kargo bedavaysaaa ohhh tadından yenmez!!!
Ama yeri geldiğinde bulunduğum ortama saygısızlık edecek kadar elimden düşmezse orda bir dur! derim.
Diyelim!
Faydalı, eğlenceli kullandıktan sonraaa çok keyifli bir şey!
Ama dinlenmek istiyoruz, dinlemek istiyoruz. Bizler soluklanmak istiyoruz...
Karşılıklı dertleşmeye gelen biri. 'Mavi huzur, içimiz mavi.' bir egeli atasözü :)
Didim’den Ankara’ya taşındım. Selçuk üniversitesinden mezunum ve özel sektörde çalışıyorum. Burası stres attığım, dertleştiğim ve paylaştığım bir alan. Özel alanım:) Eğer burdaysanız hoş geldiniz!