Işıklar kapalıydı. Kapalı olan ışıklar mıydı gözleri miydi bunu ayıramayacak kadar yoktu. Kendisini hissetmiyor ve sadece ağlamak istiyordu. Ağlama diyen çok ama güldüreni yoktu. Kalktı bir bardak suyunu içti ve neden ağlamadığını düşündü. Çünkü ağlayamıyordu. Gözlerini açtı ama aydınlık olmuş gibi hissetmedi. Aydınlık hissedecek bir şey yoktu.
Kendisine dair hissettiği tek şey içindeki karanlıktı. İşe gitmesi gerekiyordu, hazırlandı.
Gülümsemesi gerekiyordu, gülümsedi. Gülümseyecek ne var diye düşündü içinden.
Evden çıktığında hava daha aydınlanmamış içi gibi karanlıktı. Korkmadı ilk defa, ne olacaktı?
Tüm gün içindeki karanlığı unutmaya çalıştı, etrafındaki insanlara baktı ve gülümsedi. Yüzündeki aydınlık neden içini aydınlatamıyordu ? Çünkü insanın içini aydınlatan şey kalbinin gülümsemesi idi. Kalbi gülmüyordu…
Eve dönerken hem hava hem içi karanlıktı… Bu kadar karanlık ortasında kendisini nereye bırakacağını göremiyordu artık. Açtı müzik listesine baktı, karanlık şarkılar vardı listesinde de…
Neden kalbinin gülmediğini düşündü. Bunu kalbi mi yapıyordu kendisi mi izin vermiyordu. Bunu düşünerek uyuduğunda rüyasında uçurumdan düşerken gördü kendisini. Evet düşmedi, uyandı düşeceği sırada. Geri uyuduğunda sabaha karşıydı saat. Karanlık saatlerin sonlarına doğruydu, bu sefer gördüğü rüyada kalbini gülümsetecek bir şeyler gördü. Kocaman bir çiçeğin dalıydı rüyasında. Dal olmuş bir çiçeğe güzellik katıyordu. İyi ki vardı ve yeşildi yani sağlıklıydı. Yalnız değildi başka dallarda vardı bu yüzden mutlu hissediyordu. Uzun süreden sonra ilk defa kendisini mutlu hissediyordu. Uyurken gülümsedi, yüz kaslarına kadar gülümsedi bunu kalbinde hissetti. Tamam kalbim artık gülecek dediği anda birisi tam da kendi dal olduğu yerden kopardı çiçeği. Her yer karardı yine! Dal olduğu yerden kırılmış ve sayılı saatleri kalmıştı yeşil olmak için. Yine yalnızdı diğer dallardan ayrılmıştı ve ağlayan çiçeği görüyordu.
Kan ter içinde uyandı ve aydınlık için ne yapacağını bulmuştu. Kendi çiçek olacak dallarını koruyacaktı. Kalbini güldürecek içini aydınlatacaktı. Hava yine karanlıktı ama kendisine verdiği umut içini aydınlatmıştı. Bugün işe giderken içten gülüyordu.
Artık kalbi aydınlatacak olanın kendisi olduğuna karar vermişti.